“Enel hakk” “Ben Hakkım, Ben Tanrı’yım” ne demektir?

İnsanlar delirdiklerinde ya da ego patlaması yaşadıklarında mı söylerler bu sözü?

İşte bu felsefenin/öğretinin herkese verilmemesinin nedeni de bunun gibi yanlış anlamalardır. Tasavvufta da Hint’te de bu hakikat felsefesi, sadece son kapıya ulaşmışlara verilir. Bu nedenle örneğin, Hint’te “gizli bilgiler” denir bunlara. Felsefî olarak henüz hazır olmayanlar, bunu büyük ihtimalle yanlış anlarlar.

“Ben Tanrı’yım” demenin böbürlenme ile, kendini büyük görmeyle egoyla falan uzaktan yakından ilgisi yok felsefî olarak. “Ben Tanrı’yım” demek, herkesin sonsuz potansiyelin bir parçası olduğunun bilincine varmaktır. Daha doğru bir deyişle, parçadan ziyade, hepimiz sonsuz potansiyelin (ki buna Tanrı da diyebiliriz) içinde ortaya çıkan görüntüler… gibiyiz. Ya da hepimiz, okyanusun üzerinde oluşan dalgalar gibiyiz. Kimimiz büyük kimimiz küçük ama hepimiz de aynı suyuz, okyanustan farklı değiliz. Tanrı denilen sonsuz potansiyel, yukarlarda oturan bir kral gibi falan değildir. Aslında biz, kendi içine bakan evreniz.

Bu nedenle örneğin Ömer Hayyam;

Tanrı mineralde uyudu, bitkide düş gördü, hayvanda uyandı, insanda kendini buldu der.

Bizler, Tanrı denilen sonsuz potansiyelin kendi içine bakmakta kullandığı enstrümanlarız. Dolayısıyla O’ndan ayrı değiliz. Tanrı denilen sonsuz potansiyel, aracılığımızla kendi kendini gerçekleştirmektedir.

Bu konuda “hamur” örneğini de verebiliriz… Tanrı denilen sonsuz potansiyeli sonsuz bir hamura benzetirsek biz, bu hamurun üzerinde oluşan farklı farklı şekilleriz. Şekil olarak yüzeysel bakıldığında farklıyız ve gerçeğiz ancak nihai gerçeklik boyutundan bakınca hepimiz de biriz çünkü aynı hamuruz, oluşan şekiller de tekrar hamurun kendisi olmakta… Yani nihai gerçekte biz yokuz olan sadece hamur (Sonsuz potansiyel olan Tanrı). Biz bu hamurun (Tanrı’nın) kendisini şekillerle ifade etmesiyiz. Dolayısıyla ortada sonsuz potansiyelden (Tanrı’dan) başka bir şey yoktur ve bu anlamda “biz” denilen şey illuzyondan ibarettir.

Ozan Firat